548 stories
·
1 follower

ABD, İran’da Fordo dahil olmak üzere 3 nükleer tesisleri vurdu

1 Share

ABD, İsrail-İran savaşına resmen dahil oldu. ABD Başkanı Donald Trump, İran'da Fordo dahil 3 nükleer tesisin vurulduğunu duyurdu. Gelişmeler haberimizde.

ABD, İran’da Fordo dahil olmak üzere 3 nükleer tesisleri vurdu Medyascope

Read the whole story
SiyaTraore
5 days ago
reply
Share this story
Delete

İran savaşında neler olur

1 Share

İran rejimi devrilir mi?

İran rejiminin başka herhangi bir rejimden – mesela İsrail’den veya ABD’den – daha zayıf olduğuna dair bir belirti göremiyorum.

Şüphesiz muhalefet vardır. 45 yıldan beri kuşatma altında yaşamanın getirdiği bıkkınlık vardır. Ancak dünyanın hiçbir yerinde haksız bir saldırıya karşı ölüm kalım mücadelesi veren bir yönetime karşı darbe ve ihtilal olmaz. Örneği yoktur. Asgari ahlak sahibi hiçbir insan, yönetimden hoşlanmasa da, komşusunu, akrabasını, şehrini, ulusal simgelerini bombalayan düşmanın tarafını tutmaz. En mutaassıbından en liberaline kadar bütün İran halkı rejim etrafında kenetlenir — Meğer ki rejim savaş meydanında ağır ve net bir yenilgiye uğrasın.

Siyasi sahada rejime alternatif olabilecek bir liderlik görünmüyor. O kadar ki Amerikalılar lider diye tüm İranlıların herhalde en çok nefret ettiği kişinin şımarık oğlundan başka çıkaracak birini bulamadılar. Düşünün ki Cumhuriyetten 45 sene sonra Vahdettin’in oğlunu seçenek diye çıkarsalar ne olur.

Ülke içindeki etnik ayrımlardan medet ummak ham hayaldir. İran Suriye veya Irak gibi yapay bir devlet değildir; yüzlerce yılda oluşmuş güçlü bir ulusal kimliğe sahiptir. Kışkırtmaya çalıştıkları Kürtlerin nüfus payı yüzde dörttür; ciddi bir siyasi örgütlenmeleri yoktur; dışarıdan yardım alma ihtimalleri sıfırdır. Azeriler ise her zaman İranlıdan fazla İranlı olmuştur; bu sefer de farklı olmayacaktır.

ABD savaşa katılır mı?

Sanmıyorum.

Birincisi, hayal bile edemediğimiz bir dehşet operasyonuyla İran rejimini birkaç gün içinde teslime zorlamadıktan sonra savaşı kazanma ihtimali çok düşüktür. Irak’ı bilfiil kara kuvvetleriyle işgal ettiler; İran’da öyle bir imkan yok. Afganistan’ı yirmi sene işgal ettikleri halde gene de yenildiler. Havadan bombardımanla Yemen gibi sefil bir ülkeyi dahi dize getiremediler.

İkincisi, İran’ın kontratak kapasitesi ABD’nin kabul edemeyeceği bir seviyededir. Hürmüz Boğazının kapanması, Orta Doğudaki ABD üslerinin bombalanması, ABD üslerinden yapılacak bir saldırıya karşı Arap ülkelerinin petrol tesislerinin bombalanması, ABD – ve tüm dünya – için yıkım olur.

Üçüncüsü, savaşın uzaması halinde Rusya ve/veya Çin’in açık veya örtülü şekilde İran’a destek vermesi kaçınılmazdır. Şu aşamadaki diplomatik tavırlara kulak asmayın. İran’ın kaosa yuvarlanması VEYA Nato kontrolüne girmesi, ne Rusya ne Çin için kabulü mümkün riskler değildir. Uzun süreli bir savaşta Ortadoğudan petrol sevkiyatının durması ise Rusya açısından cazip bir fırsat olabilir ancak akaryakıt ihtiyacının yarısını Ortadoğudan karşılayan Çin için ölümcül tehdittir.

Dördüncüsü ve en önemlisi, İran savaşı için ABD (ve Avrupa) kamuoyunda destek yüzde 10-20’ler düzeyindedir. Bunun ABD ulusal çıkarlarına hizmet etmeyen gayrimeşru bir savaş olduğuna dair kuvvetli bir inanış kamuoyuna hakimdir, ve daha önemlisi bu görüş Trump’ın tabanını neredeyse tamamen etkisi altına almıştır. Trump’ın siyasi sahada tamamen yalnızlaşmasına ve kendisinden nefret eden Neocon tayfasına mahkum olmasına yol açacak bir adım atması mantıklı görünmüyor.

Neden ABD kamuoyu savaşa karşı?

Son iki buçuk yılda Batı kamuoyu emsali görülmemiş bir bombardımanla şu görüşlere angaje edildi:

1. İsrail devleti Gazze’de insanlık suçları işliyor; çocukları kasten öldürüyor; hastaneleri bombalıyor.

2. Siyonistler rüşvet veya şantaj yoluyla Batı siyasi kurumlarını ele geçirmiştir.

3. Netanyahu’nun maceracı politikalarına karşı ABD’nin eli kolu bağlıdır.

Bu görüşlerin yaygınlık kazanmasının sebebi elbette kamu vicdanının isyanı, hak ve adalet duygusu, hakikat sevgisi, vb. olabilir. Lakin normal koşullarda böyle şeylere meyilli olmayan – mesela Afganistan’da, Yemen’de, Sudan’da, Libya’da, Ruanda’da zulmün her türlüsüne karşı umursamazlığını koruyan – kamu vicdanının bu sefer galeyana gelmesi, kabul etmeli ki, şaşırtıcıdır. Kamuoyu yönlendirmede dünya şampiyonluğunu bugüne dek elden bırakmamış olan ABD propaganda sanayiinin bu sefer nakavt olmuş görünmesi de, bence, açıklama gerektiren bir durumdur.

a) Propaganda yenilgisinin gerçek dünyadaki pratik sonucu nedir, ve b) bu sonuç bilinçli olarak hedeflenmiş olabilir mi sorularını sormakla yetinelim.

İsrail yalnız başına kazanabilir mi?

ABD bilfiil savaşa girmedikçe İsrail’in kazanma şansı yoktur.

İsrail 12 Haziran’da ilk füze saldırısını gerçekleştirdiğinde dünya bir iki gün süren bir tereddüt yaşadı. Ancak İran kontratağının başlamasıyla tereddüt giderildi. İran’ın a) kararlılık, b) teknoloji, c) endüstriyel kapasite, d) stratejik akıl açılarından savaşa fazlasıyla hazır olduğu görüldü. Bu şartlar altında, rakibinin 10 katı nüfusu, 74 katı arazisi, ppp bazında dört katı milli geliri olan bir devletin yenilme ihtimali sıfırdır.

(Rakamları Grok’a sordum.)

Netanyahu neden saldırdı?

İsrail başbakanının 13 yıl hapis istemiyle yargılandığı davada Haziran ayında çapraz sorgulama aşamasına gelindi. 10 Haziranda İngiltere, Kanada, Avustralya ve Norveç Netanyahu hükümetinin iki kilit bakanı Ben-Gvir ve Smotrich aleyhine yaptırım paketi açıkladılar. 11 Haziranda Netanyahu hükümeti parlamentoda düşmenin eşiğine geldi.

Bu olgular ışığında Netanyahu’nun saldırı emrini en azından kısmen kendi geleceğini kurtarma kaygısıyla verdiği düşünülebilir. Bu adımı attığına göre ABD’nin ister istemez yardıma koşacağına güveniyor olması gerekir.

Öte yandan, olaya bu açıdan baktığımızda, ABD yönetiminin bir süreden beri benimsediği veya benimsemiş göründüğü kayıtsız şartsız İsrail yanlısı politikanın belki de sanıldığı kadar akıl dışı olmadığı kuşkusu doğacaktır. Netanyahu’nun bu adımı atması için ABD’nin kayıtsız şartsız desteğine güvenmesi gerekiyordu. Güvenmesini sağladılar.

İsrail yenilirse ne olur?

En kestirme sonuç Netanyahu’nun gitmesidir. ABD’nin örtülü hedefi bu olabilir mi? Bence güçlü bir ihtimaldir. Muhtemelen İsrail devletinin mevcut yapısıyla bir süre daha korunmasını sağlayacak adım da budur.

Bir rejim değişimi halinde ABD tüm gücüyle İsrail’de statükonun mümkün ölçüde korunmasını sağlamaya çalışacak, birtakım tavizlerle İran’ı ateşkese razı edecek, İsrail içinde güvenliği sağlamak için gerekirse bilfiil müdahale edecektir.

Enteresandır ki Rusya’nın da tercihi İsrail’de topyekün çöküşü önlemek olacaktır. Dolayısıyla ABD ile Rusya’nın ortak girişimiyle savaş sonrası düzenlemelerin yapılması mümkün görünüyor.

Filistin sorunu nasıl çözülür?

İki devletli çözüm absürt bir hayaldir. İki parçaya bölünmüş, İsrail kolonileriyle delik deşik edilmiş, doğal kaynakları olmayan, su ve elektrik ve istihdam için İsrail’e muhtaç olan bir Filistin devleti devlet değil bantustandır. İki devletli çözümün tek anlamı vardır: ülke nüfusunun entegral bir kesiminin oy hakkından mahrum edilmesi.

Reel dünyada çözüm sadece iki çeşittir.

a) Filistinlilerin göçe razı edilmesi. Gelinen aşamada bunun imkanı görünmüyor. İki buçuk yıldan beri açık veya örtülü olarak önerilen bu olduğu halde bugüne dek somut bir teklifin ortaya çıkmamış olması bu seçeneğin gerçekçi olmadığını gösterir. Patagonya’ya mı gidecekler? Ukrayna’ya mı yerleşecekler? Avrupa’da mülteci mi olacaklar?

b) Filistinlilerin tam vatandaşlık haklarıyla Yahudi-Müslüman devletine entegre edilmesi.

Tahmin ediyorum ki er veya geç olacak olan bu ikincisidir. Yahudiler yeni devlette azınlıkta kalacaktır. Devletin adının değişmesi gerekecektir. Dönüşümün kansız olması için uluslararası bir polis gücünün – belki ABD’nin veya ABD ile birlikte Rusya’nın – aktif bir rol alması gerekecektir. Muhtemelen yeni devletin nükleer silahlardan arındırılması gerekecektir.

Tüm bölge ülkeleri ve hatta Türkiye için makul olan çözüm zannederim budur.



Read the whole story
SiyaTraore
5 days ago
reply
Share this story
Delete

Yeni Anayasa tuzağı

1 Share
Bahçeli anayasası
“Yeni Anayasa” gündemi istibdad cephesinin mevcut Anayasa’yı hiçe sayan baskıcı ve keyfi uygulamaları dolayısıyla ciddi bir itibar sorunu yaşamakta. Bu sorunu aşmak için MHP, mecliste bulunan 16 siyasi partinin tamamının temsilci vereceği 100 kişilik bir komisyon önerisi ile öne çıktı. İnisiyatifi tamamen elinde tutmak isteyen Erdoğan ve AKP cenahından bu önerinin kuşkuyla karşılanması gayet doğaldı ve öyle de oldu. Öte yandan 100 kişilik komisyonun “Yeni Anayasa” tartışmasına meşruiyet sağlamaya yönelik bir müsamereden öte anlam taşımayacağı, nihayetinde meclis aritmetiğinin ve çok daha önemlisi yarı-askeri rejim içindeki silahlı güç dengelerinin belirleyici olacağı açık. Aksini düşünmek safdillik olurdu. Ne var ki burjuva demokrasisine dair kökleşmiş yanılsamalar ve “tek adam rejimi” illüzyonu dolayısıyla sosyalistlerden gelen olumlu tepkiler, MHP’nin müsameresinin alıcısının olacağını düşündürüyor. Belli ki “Yeni Anayasa” sürecine dair solda da tartışma platformları açıldığına tanık olup alternatif anayasa önerileri duymaya başlayacağız. Oysa doğru politika Yeni Anayasa tartışmasına soldan dahil olmak değil bu gündemin arkasındaki sınıfsal çıkarların teşhir edilmesi ve Yeni Anayasa gündeminin dayatılmasının reddedilmesidir.
Read the whole story
SiyaTraore
21 days ago
reply
Share this story
Delete

İmamoğlu protestoları: İstanbul’a giriş-çıkış kısıtlandı, ODTÜ’ye ulaşım durduruldu

1 Share

İstanbul Valiliği'nin açıklamasına göre kente giriş-çıkış dört gün süreyle kısıtlandı. Ayrıca kent genelinde her türlü toplanma, gösteri ve basın açıklaması yasaklandı.

İmamoğlu protestoları: İstanbul’a giriş-çıkış kısıtlandı, ODTÜ’ye ulaşım durduruldu Medyascope

Read the whole story
SiyaTraore
96 days ago
reply
Share this story
Delete

Trump’ın testeresi

1 Share
Trump'ın testeresi
“Yurtta testere, cihanda testere”. Trump Türkiye’ye devlet başkanı olsaydı programını bu sloganla tarihî bir çerçeveye oturtabilirdi. İlk günden beri Nazilerin “yıldırım savaşı”na benzer bir strateji sürdürdüğünü söylediğimiz Amerikan başkanı, içeride Elon Musk aracılığıyla devlet harcamalarında tasarruf gerekçesiyle kamu hizmetlerine büyük bir taarruz başlatmış durumda.
Read the whole story
SiyaTraore
112 days ago
reply
Share this story
Delete

Blitzkrieg!

1 Share
Blitzkrieg!
Hitler’in İkinci Dünya Savaşı’ndaki savaş stratejisine Blitzkrieg ya da Türkçe olarak “yıldırım harbi” adı verildi. Cihan Harbi’nde (1914-1918) siper savaşı yöntemi hâkim doktrindi.
Read the whole story
SiyaTraore
142 days ago
reply
Share this story
Delete
Next Page of Stories